Eski kaşar nasıl yapılır ?

Umut

New member
**Eski Kaşar Nasıl Yapılır? Bir Hikaye Üzerinden Keşif**

**Giriş: Geleneksel Bir Yöntemi Paylaşmanın Heyecanı**

Merhaba dostlar! Bugün sizlerle çok özel bir hikaye paylaşmak istiyorum. Eski kaşar nasıl yapılır, diye bir soruya hepimizin farklı yanıtları olabilir, ancak gelin birlikte, bu geleneksel peynirin yapılış sürecini bir hikaye üzerinden keşfedelim.

Hayatımda pek çok kez duydum; "Bunu başarmak için doğru strateji lazım" ya da "Eğer insanın içinde bir sabır varsa, her şey yoluna girer." Bu cümlelerin, eski kaşar yapımı sürecinde nasıl bir yer tuttuğuna dair bir hikaye anlatacağım. Bu hikaye, iki farklı bakış açısını, birinin çözüm odaklı erkek perspektifini, diğerinin ise empatik ve ilişkisel kadın bakış açısını harmanlıyor.

**Bir Zamanlar Bir Köyde…**

Bir köyde, Ahmet ve Ayşe adında iki kardeş yaşarmış. Çocukluktan beri birbirleriyle geçirdikleri yıllar boyunca Ahmet her zaman pragmatik ve çözüm odaklı bir kişilik sergilerken, Ayşe ise insan ilişkilerine ve duygusal bağlara her zaman daha fazla dikkat ederdi. Bu farklar, her konuda olduğu gibi, eski kaşar yapımında da kendini göstermişti.

Ahmet’in babasından duyduğu bir söz vardı: "Bir peynirin kalitesi, sadece nasıl yapıldığıyla değil, onu yaparken gösterdiğin özenle de doğru orantılıdır." Ahmet, bu sözün peşinden gidip işin teknik tarafına yoğunlaşırken, Ayşe ise peyniri sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda bir bağ kurma ve aileyi birleştirme aracı olarak görüyordu.

Bir gün, köylerinde büyük bir şenlik hazırlığı vardı. Ahmet ve Ayşe’nin annesi, bu sene geleneksel eski kaşar yapımını üstlenmelerini istedi. Ahmet, bu görevi hemen üstlendi çünkü kaşar yapımı onun gözünde bir strateji meselesiydi. "Kusursuz bir kaşar yapmak için zamanlamayı doğru ayarlamalıyız," diyordu. "İlk olarak sütün taze ve kaliteli olması gerek. Sonra peynir mayası ile sütün pıhtılaşmasını sağlayacağız. Ardından bu pıhtıyı doğru sıcaklıkta işlemeliyiz."

**Ahmet’in Stratejisi: Sabırlı Bir İşlem Süreci**

Ahmet, peyniri yapmaya başlarken büyük bir plan kurmuştu. Peyniri üretirken her aşamanın mükemmel olmasına özen gösterdi. Sütü, köyün en iyi ineklerinden sağladı, o gün için en uygun mayayı seçti, hatta tüm işlemi nasıl hızlandıracağına dair bir zaman çizelgesi hazırladı.

“Bu işi sabırla yapmalıyız” dediği her an, Ahmet'in sözleri pratikti. "Maya doğru zamanda, doğru miktarda eklenmeli, sıcaklık doğru ayarlanmalı ve işlem her aşamada kontrol edilmelidir." Bu, Ahmet’in bakış açısındaki çözüm odaklılık ve analitik yaklaşımını gösteriyordu. Her şeyin bir çözümü vardı; bir şeyin yanlış gitmesi durumunda, hemen başka bir strateji devreye sokulurdu.

Ayşe, bu süreçte hep Ahmet’in yanında yer aldı. Ancak o, bu işin yalnızca fiziksel sürecine odaklanmak yerine, her bir adımın insanlıkla ve duygusal bağlarla ilişkili olduğunu vurguluyordu.

**Ayşe’nin Empatik Bakışı: Kaşarın Arkasında Aile Bağları**

Ayşe, eski kaşar yapımının sadece bir iş olmadığını, aynı zamanda köydeki herkesle bir bağ kurmak, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak olduğunu biliyordu. Herkesin elinin değdiği bir peynirin arkasında, aileyi birleştiren, toplumu güçlendiren bir enerji olduğuna inanıyordu.

Ayşe, "Kaşarımız sadece biz değil, komşularımız, dostlarımız ve geleneklerimizle de bir bağ kurmamıza vesile olur," diyordu. Peynirin her aşamasında, ne kadar titizlikle, sevgiyle ve özenle yapıldığını anlatmaya çalışıyordu. "Bir peynirin güzelliği, ona kimlerin dokunduğunda ortaya çıkar. Tıpkı ailede olduğu gibi," diyordu.

Ayşe, sütün kaynatılmasından sonra Ahmet’in sürecine duygusal bir dokunuş ekliyordu. Ahmet’in doğru zamanda işlem yapma stratejisine odaklanması ne kadar önemli olsa da, Ayşe'nin bakış açısına göre, her zaman bu sürecin bir anlamı olmalıydı. Eski kaşarın gerçek değerini, sadece geleneksel tarifin doğruluğunda değil, aynı zamanda onu paylaşanların kalbinde buluyordu.

**Tuz Serpme: Aileyi Birleştiren Son Adım**

Süreç tamamlandığında, Ahmet ve Ayşe eski kaşarı hazırlamak için son aşamaya geldiler. Kaşarın tuzlanması, tıpkı bir ailenin bağlarını güçlendirmek gibiydi. Ahmet, "Tuz miktarını tam ayarlamamız gerek," dedi. "Çünkü tuz, kaşarın lezzetini belirler, tıpkı hayatta olduğu gibi."

Ayşe, ise tuz eklerken "Bazen az, bazen çok" diyordu. "Tuz, tıpkı ilişkilerde olduğu gibi, her şeyin dengesini sağlar. Ama aşırıya kaçarsak, tadı bozulur."

Ve böylece eski kaşar hazır hale geldi. Sadece bir peynir değil, aynı zamanda iki farklı bakış açısının birleşiminden doğan bir lezzet haline geldi.

**Sonuç: Eski Kaşar, Aile Bağları ve Strateji**

Bu hikaye, eski kaşar yapımının yalnızca bir teknik süreç olmadığını, aynı zamanda bir aileyi, bir toplumu ve kültürü yansıttığını gösteriyor. Ahmet’in çözüm odaklı yaklaşımı, Ayşe’nin empatik bakış açısıyla birleşerek hem peynirin yapımını hem de köydeki ilişkileri besledi.

Peki, sizce eski kaşar gibi geleneksel lezzetlerin modern dünyada nasıl bir anlam taşıyacak? Bu tür gelenekler aile bağlarını koruma ve toplumsal dayanışma açısından hala ne kadar önemli? Gelin bu konuda fikirlerinizi paylaşın!